Bir Delinin Hatıra Defteri (Kitap incelemesi)

hepimiz gogol'un paltosundan çıktık ile ilgili görsel sonucu
                                        "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık."   Dostoyevski

Hazırlayan: Bengi Su Şatıroğlu
İncelenen Kitap:BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Karizma Yayın Antik Dünya Klasikleri
Türkçesi: Ali Çankırılı
İstanbul, 2005                                                                                             
            Nikolay Vasilyeviç Gogol’un Bir Delinin Hatıra Defteri kitabı, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ 'Palto' ve 'Burun' isimli 3 ayrı hikayeden oluşuyor.
“BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ” İNCELEMESİ
          Hikayede Aksenti İvanoviç yedinci dereceden sıradan bir memurdur, Genel Müdürün kızı Sofi’yi görüyor ve aşık oluyor. Şube Müdürü Aksenti İvanoviçi aşağılıyor ve hor görüyor. İvanoviç kendiyle ilgili büyük hayaller kurmaktadır. Ancak kıza kendini açmaya bir türlü cesaret edemediğinden hedefini kızın babasına çevirir, ancak kalabalık bir dairede bu da mümkün değildir. Hayallerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kafasını giderek daha fazla kurcalamaya başlar. Bu da ilk sanrıları beraberinde getirir, köpeklerin konuştuklarına ve birbirleriyle mektuplaştıklarına inanır. Genel Müdürün kızı Sofi’nin bir de köpeği vardır ve konuşmaktadır.  Hayal gördüğünden kuşkulanmaz bile ve bu olayın peşine düşer, niyeti Sofi nin köpeğinin mektuplarını ele geçirmektir. Köpeklerin mektuplarına ulaşır, onları okuduğunda acı gerçekle karşılaşır. Sofi’nin başka birinde gönlü olduğunu öğrenir. Bu kişi tabi ki soylu birisidir, bu mektuplarda kendisi ile ilgili ise yine aşağılayıcı, küçük düşürücü yorumlar bulunmaktadır.  Sevdiği kızın bir talibi kendinden çok daha üstündür. Bundan sonra ruh sağlığı iyice bozulmaya başlar. Okuduğu gazetede İspanya’nın kralını kaybettiğini sanır, giderek kendini İspanya kralı Ferdinand olduğuna inandırır. Basit, düz bir memur olamayacağı aşikârdır, o aslında soylu bir kraldır tabi kendince, saray heyetinin kendisini karşılamaya geleceğini umar. Saray heyetinin kendisini karşılamaya geleceğini bekler, gerçeklik duygusunu tümden yitirir ve akıl hastanesine kapatılır. Ancak o bunun farkında değildir. Orada türlü işkencelerle karşı karşıya kalır ve sonunda kaybolmuş bir geçmişin özlemiyle ağlar.
Mütevazı yoksul bir hayat yaşamak durumunda olan memur Aksenti İvanoviç çalıştığı dairenin Genel Müdürünün kızına tutku ile bağlanır. Bu aşk onun için normal değildir, çünkü aralarında sınıf farkı vardır. Olanaksız bir aşkın hayalinde dolaşırken yavaş yavaş kendini kaybeder ve anormal bir hayatın içinde bulur kendini. Akıl sağlığı ve düşünce dünyası karmaşıklaşır ve yalnızlaşır. Aşık olur ama karşılık alamaz. Hayaline ulaşmak için kendini farklı kimliklerde ve başka konumlarda kurgular. Yaşadığı hayatın gerçekliğinden uzaklaşır ve sanrılar görür. Gerçeklikte ulaşamadığı sevgilisine ulaşabilme hayali onu zihninin karışmasına yol açar, kendini İspanya Kralı 8. Ferdinand olarak görmeye başlar ve bu karmaşanın sonunda kendini gerçek yaşamın dışında bulur. Hikaye  küçük adamın yalnızlığını resmeder. Köpekler bile ondan daha değerli olduğu vahşi bir toplum eleştirisi.

          “Bir ara saatin on ikiyi vurduğunu duydum, vakit ne çabuk geçmiş, kapı vuruldu. Genel Müdürün geldiğini zannederek ceketimin düğmelerini ilikledim, esas duruşta bekledim, öyle bir şey oldu ki hiçbir yazarın bunu anlatmaya gücü yetmez. Gelen Genel Müdür değildi; O’ydu! Yani kızı… Ey azizler bana güç verin! Bayılmadan kendimden geçmeden ona cevap verebileyim. Üstündeki beyaz elbise ile güneşe benziyordu. Selam verdi ve gülümsedi… Babam yok mu diye sordu. Eğer gözlerim kamaşıp, başım dönmeseydi, diyecektim ki: - Hanımefendi, sevgili prenses… kulunuz köleniz olayım azizem. Diyemedim. Dilimin tutulması bir türlü çözülmedi. Sadece: - Hayır efendim daha teşrif etmediler… Diyebildim.”    

“PALTO” İNCELEMESİ
Palto hikâyesinin karakteri Akaki Akakiyeviç, dokuzuncu dereceden bir memurdur. Bir devlet dairesinde yazıları ve mektupları muntazam bir şekilde kopya eder. Ancak Akaki akıl sağlığı yerinde olmayan biridir ve yoksuldur. Üzerinde eskiyen ve yırtık paltosuyla işine gidip gelmektedir. Paltosu oradaki memurlar tarafından tam bir alay konusudur. Onu küçümseyip, haksızlık yaptıkları halde Akaki onlara ses çıkarmaz. Ancak üşüdüğü için komşusu terzi Petroviçe bir palto yaptırmaya karar verir. Bütün parasını bu paltoya harcar ve büyük bir heyecanla paltosunu giyip işe gider. İş yerindeki diğer memurlar Akaki'nin yeni paltosunu kutlamak için bir parti düzenlerler. Akaki ne kadar istemese de bu partinin kendi için düzenlendiğini sandığından partiye gider. Kutlamadan sonra Akaki yeni paltosuyla evine giderken, hırsızlar onun paltosunu çalar. Bu duruma Akaki çok üzülür. İş arkadaşlarından biri ona eğer üst memurlardan "önemli kişi"ye giderse onun paltosunu bulacağını söyler. Akaki önemli kişiyi bulur ve derdini ona anlatır, paltosunu bulmasını ister. Otoriter sahibi, kendini beğenmiş, üst sınıf rütbeye sahip olan önemli kişi onu çok ağır bir şekilde azarlar ve odasından kovar. Akaki onun bağırışlarından çok korkar ve hastalanır. Ancak hastalığı bir türlü iyileşmez ve ölür.
Akaki öldükten sonra ortalarda onun hayaletinin dolandığını ve insanların paltosunu çaldığı söylentisi çıkar. Önemli kişi Akaki'nin öldüğünü duyunca vicdan azabı duyar ama bu durumu çabuk atlatır. Bir gün önemli kişi at arabasında giderken Akaki'nin hayaleti gelip onun paltosunu da zorla alır ve o olaydan sonra civarda daha onun ruhu görülmez.
Akaki Akakiyeviç çalışkan, işinde özenli ve titiz ama giyim kuşamında pasaklı, varlığın dehlizleri biraz garip ya da belki koşullara göre içe kapanıklık, iletişimsiz, hiyerarşinin en altında bulunmasından pısırık,  hafif bir heyecanda dahi konuşamayan, arkadaşlarının yeni paltosunu övmelerin de bile utanan bir kişilik sergiler. Paltosunun çalınması nedeniyle yaptığı şikayette, Akaki Akakiyeviç’e “neden evine o kadar geç bir saatte döndüğü, yoksa şu malum evlerden birine mi gittiği, yoksa olay vuku bulduğunda o evlerden birinden mi döndüğü sorulur, asıl olan paltonun çalınması önemsizleşir. Önemli kişiye başvurduğunda ise aşağılanır ve şikayet için yapması gereken bürokratik sıralamalar yani bürokratik engeller sayılır. Anlık varoluşuna anlam katan paltosunun çalınması ve sonrasında karşılaştığı duyarsızlıklar ise onun varlığını sonlandırıyor. Gogol, Akaki Akakiyeviç’in ölümünden sonra canlandırdığı hayalet, toplumu ve bireyi yapılan haksızlığa karşı yeniden düşünmeye davet ediyor.   
“Akakiyevic gibi yılda beş yüz rublenin altında geliri olan memurların en büyük düşmanı "kara kış" idi. Sabahlan işe gitmek için evlerinden çıktıkları zaman "kuzey rüzgârı" bütün şiddetiyle bu zavallıcıkların iliklerine işler, yüzlerini morartırdı. Fukaralar, burunları uyuşmuş gözleri yaşarmış olarak daireden içeri kendilerini zor atarlardı.”  
“Palto hayali Akaki Akakiyeviç’in hayatını doldurdu, renklendirdi. Kendini evlenmiş, yanında canlı bir varlık varmış gibi hissediyordu. Yalnızlıktan kurtulduğunu, hayat yolunda sevimli bir hayat arkadaşıyla el ele yürüdüğünü sanıyordu. Bu hayat arkadaşı, içi kalın pamuklu, eskimek bilmeyen bir astarla kaplı paltodan başka bir şey değildi”
           “BURUN” İNCELEMESİ
25 Mart günü Petersburg’da berber Ivan Yakovlevic burnuna gelen ekmek kokusuyla uyanır. Karısı Pişmiş ekmekleri henüz fırından çıkarmaktadır, sofraya oturur karısının verdiği ekmeği bıçakla keser, gözüne sert bir şey çarpar. Ne olduğunu anlayınca dehşete düşer. Bu kesik bir burundur. Hem de kendine tanıdık gelen bir burun. Üstüne karısı adamı azarlar, onu birinin burnunu kesmekle suçlar ve hemen ondan kurtulmasını ister.  Adamcağız düşündükçe çıldıracak gibi olur. Polislerin evine gelip burnu arayacaklarından şüphelenmektedir. Hızla evden çıkar ve burnu nehre atar. Ama bir polis ondan şüphelenir ve onu sorguya çeker. 9.derece memur olan Kovalev bir sabah kalktığında burnu yerinde yoktur.
İşin tuhafı kaybolan burun Kovalev'in berberinin sıcak ekmeğinin arasından çıkar, berber buna bir anlama veremese de burnu hemen tanır ve ondan kurtulmak ister. Burnu köprüden aşağıya atar. Bu sırada Kovalev ise olayın şokuyla her yerde burnunu aramakta iken onun insan kılığında, 6.derece memur kılığında  dolaştığını görür. Sonunda burnunu yakalayıp sahibine teslim ederler ama o da ne? Burnu yerine yapışmıyor, ne yaptıysa olmuyor, doktor çağırıyor ama nafile... Doktor burnundan vazgeçmesi gerektiğini söylüyor. Kovalev için ise bu mümkün değildir, burunsuz bir hayat düşünemiyor, toplum içine çıkamıyor. Sonunda nasıl ki bir sabah burnu kendiliğinden kaybolduysa yine kendiliğinden geri gelip, eski yerini alıyor.
Binbaşı Kovalev, yüksek unvanlara atanma beklentisi içindedir, diğer iki hikayedeki memurların aksine giyim ve kuşamı özenli, sadece yol mühendisleri, mimarlar ve askeri doktorlarda bulunan yanağın ortasından inerek buruna ulaşan esaslı favorileri olan, şanına yakışır bir mevki için Petersburg’daydı, başarabilirse vali yardımcısı veya en azından önemli bir dairede iyi bir unvana talipti.
“-Bir başka söylenti daha çıktı. Burnun Nevski caddesinde değil, Tavriçeski bahçesinde gezdiği yayıldı halk arasında. Hatta Hüsrev Mirza'nın da Petersburg'a geldiği sırada burunu gördüğü ve bu garip olay karşısında çok şaşırdığı söyleniyordu. Tıp Fakültesi'nden bir grup öğrenci, burnu görebilmek için günlerce nöbet tuttular. Hatta, saygıdeğer yaşlı bir hanım da bahçe müdürüne bir mektup yollayarak, bu burnun torunlarına ve bütün gençlere gösterilmesini, onlara açıklayıcı bilgiler verilmesini istiyordu. Sosyete toplantılarda bayanları eğlendiren züppeler de, konu kıtlığı çekerken bu burun hikayesiyle karşılaşınca adeta üzerine atladılar. Ağırbaşlı, saygıdeğer kimseler de bu işten hiç hoşlanmıyorlardı. Bu çağda böyle saçmalıkların nasıl oluyor da hâla bu kadar ilgi gördüğüne şaşırıyorlar, hükümeti bu konuda çaresiz kalmakla suçluyorlardı. Olaylar bundan sonra tekrar sise bürünüyor. Bu tartışmaların nasıl neticelendiği bilinemiyor...”
“Dünyada öyle saçmalıklar var ki! Hele bazen, gerçeğe benzer tarafı olmayan hallerle karşılaştığımız bile oluyor. Örneğin 6. Derce memur kılığında dolaşan, koca şehri allak bullak eden burun, bir gün bir şey olmamış gibi, gene eski yerinde, yani Binbaşı Kovalev’in yüzünde, iki yanağı arasında görünmez mi!...”

Kişisel Görüşler
Hikayelerin ortak yanını üç baş karakterinde memur olması oluşturuyor;
Bir delinin hatıra defterinin baş karakteri  Aksenti İvanoviç yedinci derece sıradan memur, Palto öyküsünün baş karakteri Akaki Akakiyeviç, dokuzuncu derece bir memur, Burun öyküsünün  baş karakteri Kovalev dokuzuncu derece memur unvanı yanında bir de eski binbaşı unvanını da kullanırdı, her üç öyküde Rusya’daki üç farklı memur bireyin yaşam ve beklentileri ve çözümsüzlükleri mizahi bir eleştirisi hikayeleştirilmiş. Aksenti İvanoviç, üst gelir grubundan Genel Müdürün kızı sofiye aşık, gerçeklikte ulaşılamayan sevgiliye hayal dünyasında oluşturduğu kurgularıyla ulaşmaya çabalar, ancak kurduğu kurguların içine hapsolur, algılarıyla gerçek dünyadan kopar. Akaki Akakiyeviç çalışkan ve kendi halinde yaşar, kullanılamaz durumda olan paltosu yerine alacağı yeni palto onu mutluluğa ulaştıracaktır, paltonun çalınmasıyla hayatı altüst olur, çalınan paltosunun bulunması için yetkililere yaptığı müracaatlarda kendisine karşı sergilenen tavırlar karşısında travma geçirir, hayatı terk eder.  Binbaşı Kovalev üst göreve yükselme beklentisinde olan bir memurdur, bir sabah uyandığında burnu yoktur, üstelik kendi burnunu ararken burnunu üst derece bir memur olarak görür, tekrar burnuna kavuşmaması halinde tüm yükselme beklentilerinin sonu olacaktır. Hikayelerde o gün Rusya da yaşayanlar arasındaki gelir uçurumu, alt düzey memurların anca karın tokluğuna yaşayabileceği gerçekliği, memur atamalarında ve memurun görevde yükselmesinde uygulanan torpilin, memurun çalışkan ve yetenekli olmasından daha önemli olduğu gerçeği, kültürel ve sınıfsal farklılıkların yarattığı çelişkiler, bireylerin dramı halinde resimleştirildiği görülür.      
          Gogol’un Palto hikayesinde “palto” ana kurgu olmakla birlikte, Bir delinin hatıra defterinin baş karakteri  Aksenti İvanoviç’in de paltosu eskidir; (aşağıdaki alıntıda gördüğümüz gibi)
- Aksenti İvanoviç kendi paltosu için “Havı dövülmüş ve eskimeye yüz tutmuş paltomla dışarı çıktım…” , -“yakası yağ bağlamış eski paltoma sarılıp bekledim…”, -“şimdilik gücümüz yetmiyor, elimiz darda, sırtımdaki şu eski paltoyla sevgilimin karşısına çıkmaktan utandığımı sen de biliyorsun..” der. İvanoviç’in sevmediği Şube Müdürü, İvanoviç’e yergi dolu sözler söz söylerken; -Maaşın sırtına yeni bir palto bile alamayacak kadar düşük, zavallı bir adamsın, Genel Müdürün kızına kur yapmak senin neyine…” der. Köpek Meci’nin, köpek Fidel’e yazdığı mektubunda ise: “-zaten eski paltosuyla…” olarak yer alır.
          

Yorumlar

  1. Bu yazıya destek olması adına Gogol'un 3  büyüleyici hikayesinden, (<>, <> ve <> hikayeleri) yola çıkarak Gogol'u öykülerindeki kara ve absürt mizah anlayışıyla incelediğim yazının linki;
    https://selimtepeler.com/2016/11/29/gogol-oykulerinde-mizah-anlayisi/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder